Oda

Dört duvar, bir pencere ve bir kapıdan oluşan on metrekarelik küçük bir odanın köşesinde sıkışmış ve hareketsiz duruyordu. Ne zaman oraya bırakıldığını bilen yoktu.

 Odanın penceresi çoğu zaman kapalı olur, açıldığında ise bir müddet güneş ışığı ve dış dünyanın değişik sesleri içeri süzülürdü. Rüzgar ile sallanan ağaç yapraklarının huzurlu sesi ve bu huzuru bozan araçların motor gürültüleri. Bazen insanların konuşmaları karışırdı diğer seslere ama ne dedikleri anlaşılamayacak kadar uzaktan geliyordu sanki.


Güneş ışığı içeri girdiğinde odada oluşan gölgeler tek bir renk üzerinde dans ediyordu. Hüzünle dans eden gölgeler mi yoksa umutla özgürce dans eden gölgeler mi? Mavi, hangi düşüncelerle odanın her tarafını kaplamıştı? Düşüncesi ne olursa olsun odanın hakimiydi yıllardır, başka hiç bir rengin olmadığı kadar.

Kapı ise pencerenin aksine günde bir kaç defa açılır, içeri birileri girer ve çıkardı. Kimi zaman bir şeyler bırakır, sonra bırakılanların bir kısmını gelip alırlardı. Belli bir düzeni olmayan sessiz giriş ve çıkışlar. İnsan sesi çok az duyulurdu odanın içinde ama kapının diğer tarafından hemen her gün sesler gelirdi. İçerisi ne kadar boş ise kapının diğer tarafı o kadar doluydu.



İki duvarın birleştiği pencereye yakın bir noktada hareketsiz duruyordu ama artık bir şeyler değişmek üzereydi. Son günlerde insanlar daha sık odaya girip çıkmaya, daha fazla oda da kalıp, daha uzun süre pencereyi açmaya başlamışlardı. Artık ışık ve gölgelerin dansı daha uzun sürüyordu.

Yine ışık odaya dolmuştu, yine rüzgar pencereden kapıya doğru esiyordu. Köşeye geldiler, baktılar ve bir kaç kez kontrol ettiler. Sonunda odanın köşesinde yıllardır boş duran o kutuyu geri dönüşüme göndermeye karar verdiler.



0 yorum:

Yorum Gönder