“Hadi, uyan. Güneş battı.”
Khri, yattığı yerde bir sağa bir sola döndü.
“Diğerlerinden önce yola çıkarsak başarabiliriz.”
Anlamsız birkaç ses çıkardıktan sonra olduğu yerde doğruldu.
“Hep heyecanlısın kardeşim.”
“Hayır. Bu sefer değil. Kendimi kanıtlamak için bir fırsatım
var.”
“Av işini abartmıyor musun biraz?”
Ngyr, umursamaz bir tavırla dışarı çıktı. Khri, nemli
vücudunu hızlıca hareket ettirdi ve gündüz hazırladığı çantasını aldı.
“Şşt, ufaklık biraz yem almaya ne dersin?”
“İyi fikir,” diye fısıldadı ve hızlıca kafes hayvanlarının
olduğu bölüme yöneldi. Khri, gülmemek için kendisini tuttu. Hemen sonra
ciddiyetle silahlarını kontrol etti. Her şey tamam gibiydi. Bugün onların günü
olacaktı ve av ile geri döneceklerdi. Kabilenin tamamına Ngyr’in artık büyüdüğünü
gösterebilirlerdi.
Vakit kaybetmeden yola koyuldular. Küçük kardeş önünde
yürüyen ağabeyine baktı. Gözlerini yoldan ayırmadan dimdik yürüyor, sırtına
yerleştirdiği kürkü zaten geniş olan omuzlarını daha da büyük gösteriyordu.
Ngyr’in tüm vücudu titremeye başlamıştı ama bu korkudan değil heyecandandı.
Kendisini yatıştırmaya çalıştı. Biraz etrafı inceledi. Ardından avını nasıl
yakalayacağını düşünmeye başladı. Onu kabile meydanına getirişini ve halkına
gösterişini hayal etti. Bir tören ile avcı gruba dahil olacaktı.
Khri, önünde havayı kokluyordu. Kardeşi onu taklit etti ama
hiçbir şey hissetmedi. Çevreye bir göz attı. Değişen araziyi, gitgide azalan
yeşil rengin yerini gri ve kahverengi tonlara, ağaçlar ve çalıların yerlerini
küçük taşlara ve kumlara bırakmasını izledi. Yol aldıkça tedirginliği artmaya
başlamıştı. Kayalar ve toprak her zaman güvenliydi ama şimdi ayaklarının
altında küçük taşlar ve kumlar vardı. Ngyr, av için daha önce bu kadar
aşağılara inmemişti. Geçidi ve ötesini merak ediyordu. Ama şimdi sırası
değildi. Önemli olan büyüdüğünü kanıtlamaktı.
Lacivert gökyüzü yavaş yavaş siyaha dönerken, ay da
gökyüzünde yükselmeye başlamıştı. Artık vahşi topraklara girmişlerdi. Khri,
aniden durdu ve kolunu kaldırdı. Ngyr, olduğu yerde dondu kaldı.
“Bir şey mi gördün?”
“Birkaç taze iz var. Yakınlarda olabilir.”
“Bu türün zeki olduğunu söylüyorlardı ama buralara
yaklaştığına göre…”
“Susar mısın? Dinlemeye çalışıyorum.”
Küçük kardeşin suratı değişti. Derin bir soluk verdi. Birkaç
saniye süren sessizlikten sonra Khri arkasına döndü.
“Avını hafife alma. Düşünebiliyorlar mı yoksa düşünemiyorlar
mı, emin değilim. Bildiğim tek şey onlar da avcı. Eğer tetikte olmazsak bizi
şaşırtabilirler ve bu hiç iyi olmaz.”
“Tamam, sustum.”
Ngyr, çevreye bir göz attı. Dağın yamaçlarındaki yerleri
merak ediyordu. Geçidin ötesine daha önce hiç geçmemişti. Büyük çöl onu
heyecanlandırıyordu. Kafasını toparlamaya, tekrar konsantre olmaya çalıştı.
Ağabeyi önünde, dizlerinin üzerine çökmüş kumları inceliyor, yerden aldıklarını
kokluyor ve tadına bakıyordu. Ay yükseliyordu. Bir koluyla ufuk çizgisini işaret etti.
Küçük kardeş, anladığını belirtecek şekilde kafasını
salladı. Kayalıkların arasında hızla ilerlemeye başladı. Bir ucu kapatılmış
geçidin içine doğru ilerledi. Khri, dik yamaçların arasında kalan bölümü
görecek şekilde yukarıda kalmaya dikkat etti. Yanlarında getirdikleri kafes
hayvanlarından birkaç tanesini aşağıya fırlattı ve sırtından lazer yayını
çıkardı.
Ngyr, kayarak, yuvarlanarak aşağıya iniyordu. Sırtından
çıkardığı kabzayı çalıştırdı. Havada bir tur döndürdüğü kesici alet parlıyordu.
Ardından yeşil lazeri yere sürterek inişini yavaşlattı ve bir kayanın arkasına
saklandı. Yeşil parlaklık kayboldu.
Av, yaklaşıyordu. Çölün başladığı noktada, geçidin girişinde
bir karartı belirdi. Tüm uzuvlarını saklandığı yerin arkasında tutmaya çalışan
Ngyr heyecanlanmıştı. Hafifçe uzattığı kafası görünmesin diye büyük çaba
sarf ediyordu. Gözlerini avından ayırmamalıydı.
Kumların üzerinde duran ölü hayvanlar, yaratığın ilgisini
çekmişti. Etrafa bakınıyor, temkinli adımlarla yiyeceklere yaklaşıyordu. Sonra aniden durdu. Bir terslik olduğunu
biliyor diye düşündü Ngyr. Ağabeyine döndü. O da tepede bir kayanın arkasına
saklanmış avı izliyordu. Bir eliyle bekle işareti yaptı kardeşine.
Büyük babalarından bu topraklara ilk geldiklerinde çeşitli
hikayeler dinlemişlerdi. Macera dolu masallar, kimi zaman korkutucu kimi zaman
eğlenceli oluyordu. Eğer işin içinde av yaratıkları varsa genel olarak
heyecanlı şeylerdi. Avcının ava dönüşmeye çok yakın olduğu ve aniden işlerin
yoluna girdiği anılar. “Bence düşünebiliyorlar,” derdi büyük baba. “Çok da sinsidirler.”
“Şimdi göreceğiz,”diye içinden geçirdi Ngyr. “Bakalım
benimle baş edebilecek mi?”
Gözlerini tekrar, geçidin içinde ilerleyen avına dikti.
“Yemi alacak,” diye fısıldadı. Yaratık, bir şey duymuş gibi
aniden olduğu yerde kaldı. Dinliyor, kokluyor ve izliyordu. Ngyr, tepeye,
kayaların arasına baktı. Khri, yayını eline almış, lazer okunu hazırlıyordu.
“Hayır,” diye bağırdı ağabeyine. “O benim.”
Çevik bir hareketle saklandığı yerden fırladı ve avına doğru
koşmaya başladı. Elindeki kabzayı tetiklediğinde yeşil lazer belirdi. Av, geçidin
çıkışına baktı ve sonra tekrar arkasını döndü. Birkaç adım geriledi.
“Kaçacak,” diye bağırdı tepeden Khri. Avına odaklanmış olan
Ngyr, elindeki lazeri kafasının üstünde bir tur döndürdü. Öldürmek için
hazırdı. O sırada kafasının üstünden vızıldayarak bir ok geçti ve yaratığın
omzuna saplandı. Çığlığı geçitte yankılandı. Çaresizce oku vücudundan çıkarmaya
çalışıyordu. Okun arkasından Khri’ye kadar uzanan lazer halat sayesinde bir
yere kıpırdama şansı kalmamıştı. Kaçmaya çalıştığında tüm vücudu ok ile
birlikte geri çekiliyordu.
Ngyr ve avı göz göze geldiler. Tam o anda halatın gerginliği
azaldı ve hızlıca tepeye döndü. Yaratık kurtulmuştu.
“Önemli değil,” diye bağırdı avına koşan küçük kardeş. “İki
bacağıyla benden hızlı olamaz. O benim.” Tüm gücünü bacaklarına verip zıpladı.
Islanmış elleriyle yaratığa dokundu ama yakalayamadı. Geçidin çıkış noktasına
yaklaştıkları sırada lazer kamçıların sesi yankılandı.
“Baba.”
Kabilenin tüm savaşçıları tam önlerinde dikiliyordu. Av,
kaçamayacağını anlamış olmalıydı ki durdu. Hızla arkasına döndü ve hemen
ensesindeki avcıya doğru hamle yaptı. Birlikte kumların üstünde yuvarlandılar.
Ngyr, lazerini elinden düşürdü.
“Hadi bitir şunun işini,” diye bağırdı Khri. Elinde
fırlatılmaya hazır bir ok ile kardeşine doğru koşuyordu. Boğuşma uzun sürmedi.
Ngyr, lazerini yerden aldı ve ellerinde dolaştırdı. En iyi kullandığı tarafa
alıp, yeşil ışığı aktive etti. Birkaç tur elinde çevirdikten sonra avına bir
darbe indirdi. Daha fazla yaralamasının anlamı yoktu. Ne de olsa, geri
döndüklerinde ilk avını tüm kabileye dağıtacaktı ve etinin zarar görmesini
istemiyordu.
Yaratık anlamsız sesler çıkararak yerde yatıyordu. Ngyr,
gözlerinin içine baktı. Ardından tek bir hamle ile lazeri avının kalbine
indirdi. İlk avını başarıyla öldürmüştü. Kendisi ile gurur duyuyor, heyecandan
elleri titriyordu. Bir an sonra omzunda ağabeyinin elini hissetti.
“Mutlu musun?” diye sordu Khri.
“Evet. Farklı duygular hissediyorum. Heyecanlıyım, mutluyum
ama bir taraftan onun gözlerine bakınca…”
“İlk av, herkes için karmaşık olabilir. Birazdan suçluluk
hissedeceksin.”
“Gözlerinde çaresizliği gördüm. Ayrıca öldürmeden önce
çıkardığı sesler… Anlamı neydi acaba? Kendi aralarında o tarz seslerle mi
konuşuyorlar?”
“Bilemiyorum Ngyr. Diğer tüm hayvanlar gibi ses
çıkartıyorlar işte. Kendi içlerinde anlaşıyorlardır belki ama bizim
anlamadığımız kesin.”
“Daha önce hiç böyle hissetmemiştim, Khri. Hiç. Ayrıca şuna
bir bak. Son dönemde yakaladıklarımızdan farklı gözüküyor. Derisi açık renk ve
tüyleri sarı.”
“Hepsi aynı geliyor bana,” dedi ağabeyi. “Renginin de önemi
yok. Beni ilgilendiren tadı.” Gülümsedi.
Babaları ve kabiledeki diğerleri yanlarına yaklaşırken,
içlerinden biri kardeşlere tahta bir sopa fırlattı.
“Hadi bakalım, sizi maceracılar. Avınızı çubuğa takın da
gidelim buradan.”
İki kardeş avlarını ustalıkla bağladılar.
“Khri. Neden artık tekler? Eskiden sürüler halinde dolaşırlarmış.”
O sırada çocuklar kafalarına birer şaplak yedi.
“O dediğini ben bile hatırlamıyorum,” dedi babası. “Bu
topraklara ilk geldiğimizde büyük büyük babamın zamanında hep birlikteymişler.
Düşünebildikleri söylentisi de o zamanlardan kalma. Kendilerine yuva yaptıkları
bile anlatılır. Ama gördüğün gibi ilkel bir yaratıktan başka bir şey değil.
Diğer av hayvanlarından bir farkları yok.”
Kardeşler avlarını kaldırıp, omuzladılar. Khri önde, Ngyr
arkada köye doğru yürümeye başladılar. Ngyr,
tekrar konuşacaktı ki babası onu durdurdu.
“Ağzınız yerine şu insanı taşımayan diğer 6 kolunuz
çalışsın. Daha akşamki ziyafet için hazırlanması gerek.”
0 yorum:
Yorum Gönder